Kayıtlar

Mersin

Resim
Hoş geldiniz güzel Mersinimize! Burası benim büyüdüğüm şehir ve doğruluğundan pek emin olamadığım bazı istatistiksel verilere göre Türkiye'nin yıl boyu en çok güneş alan kenti. Yılın 300 günü güneşli geçer burada. Ben de bu yüzden güneş enerjisi ile çalışıyorum öyle ki İzmir'in güneşi dahi kafi gelmedi bana.  Güneşine hasret kaldığım şehrime dönüşümün birinci yılında Mersin'i kaleme almak istedim. Yetişkinliğimde şehirden aldığım hazzı, iyi kötü gözlemlerimi okunabilir bir metin haline getirmek faydalı olacaktır. Oysa ergenliğimde bir an önce kaçıp kurtulmak isterdim bu şehirden. Yapacak hiçbir şey bulamazdım. Fantastik kitaplar ve filmlerin içinde yaşayan bir çocuk için fazla sönüktü tabii. Öyle yetmiyordu ki bu şehir; bir gece yarısı ıssız Mersin sokaklarında eski arkadaşım Mel ile tavşan kovaladığımızı hatırlıyorum. Bir maceraya yelken açarız tavşancık sayesinde, belki bizi büyülü bir diyara bile götürür diye umuyorduk. Neyse ki başımıza bir iş gelmemiş... Şimdilerde

EYVAHLAR OLSUN

Resim
Yazının fon müziği için buraya tıklıyoruz.      Bundan yaklaşık iki sene önce kalktım kendime macbook aldım. Güya artık bloga ağırlık verecek, bloğumun Adsense bağlantısı şerefine bol 'içerikli' kutlamalar yapacaktım. Aşağı yukarı aynı zamanlarda tuttum Portakal Çiçeği Festivali'nde çaldırdığım kameramın yerine muadili bir kamera aldım. Hayatımdan kesitleri de youtube'da paylaşmaya karar vermiştim. Çünkü neden olmasındı. Olmadı. Her bilgisayarın başına oturduğumda; her montajda, her yazımda bir olay patladı ve bunların hiçbirini yapamadım. Neyse ki bu ay başında daha doğrusu tam olarak 31 Ocak 2019'da montajı biteli aylar olan vlogumu youtube'a yükleyebildim. Tamam dedim şimdi bir de yazı patlatırım; hayatımda aldığım kararları sonunda uygulamaya koyduğumla alakalı ilham veren bir yazı. Olmadı. Yazımı Mersin İzmir arası otobüs yolculuğumda yazacağım diye planlamıştım. Şöyle ki otobüse binmeden önce bir kadın gelip zor durumda olduğunu, minik kızı ile seyaha

Gezelim Görelim Part 1

Resim
Mersin'den yaklaşık olarak yüz kilometre kadar uzaklaşıp, uzun korkunç yazlık sitelerin hakimiyetinin kırıldığı sahilleri bulduğunuz zaman küçük bir yol ayrımı çıkacak karşınıza; Tisan Adası. Yol ayrımını seçerseniz eğer kocaman bir dağı tırmanma cesaretini göstermeniz gerekecek. Yok eğer bu yol ayrımına sapmaz da devam ederseniz Mersin'in birbirinden güzel bakir koyları ile keyifli bir yolculuk sizi bekliyor olacak ki ben yolunuzu Aydıncık, Aynalı Göl Mağarası'na kadar uzatın derim. Şimdi alalım sırt çantalarımızı yola koyulalım o zaman. Önce Tisan Adası ile uçsuz bucaksız maviliklere açılalım, sonra da yer altında grinin tüm büyülü tonları ile Aynalı Göl Mağarası'na gidip hortkuluk avına çıkalım! Korkmayın canım burada Voldi amcanın iskeletor bekçileri yok. Biraz geç başlayan tatil günlerim ağabeyimin 'kap çantanı gel Tisan'a gidiyoruz!' çağrısı ile bir anda şenlendi. Kaptım çantamı çıktım ben de yola. Direksiyondaki deli ağabeyimdi ve yol da uçu

Çok Yazdım

Resim
En son "bahar depresyonunu nasıl atlattım" diye bir yazı kaleme almaya başlamıştım yok yok gerçi o baya önceydi " uygun ve sağlıklı beslenme" girdi araya onu da yazamadım, derken hala oldum, eh oyun çıkarttım falan... Anlayacağınız ben bayağı bir yazamadım. Umarım bu yazıyı da taslaklara kaydetip, bir ay sonra girip toplu yazının toplu yazısı şeklinde toparlamak zorunda kalmam. Huh zor bir cümle oldu. Bu gazla başlarım hadi bakalım. BAHAR DEPRESYONUNU NASIL ATLATTIM? Şimdi efendim takriben mart ayı falandı bana bir rehavet çöktü. Bir deprosyon ama ne depresyon. Aile hekimimiz Google sayesinde hemen teşhisi koydum kendime tabii; bahar depresyonu! Böyle evden çıkmak istememeler, bir yorgunluk, bir bezginlik; nasıl saçma bir ruh hali anlatamam. Sonra bununla ilgili yazılar okumaya başladım. Kalk hastaneye git psikoloktan randevu al falan tonla iş. Ne demişler kişi kendinin doktorudur. Misal ben kendimin radyoloğuyum; içim dışım bir benim... Cem Yılmaz'ı kahrede

ALA SAHNE'NİN SILA ABLASI

Resim
Bu yazı geçen seneki oyunumuz namına çıkarılan ALA FANZİN için yazılmıştır efenim. *** Merhabalar efendim. Ben deniz ALA Sahne'nin naçizane Sıla ablasıyım. Tarih öğretmeni bir anne matematik öğretmeni bir babanın kızıyım. Tiyatroya olan bağım onlar sayesinde gelişti. Annem  Havva Okumuş Erzurum'un Atatürk Üniversitesi'nde, daha öncesinde orta öğretim, lise yıllarında İstanbul'da amatör olarak tiyatroya gönül vermiş, birçok sahnenin tozunu yutmuş. Babam Hüseyin Avni Okumuş ise kendi çapında yazar, çizer bir adamdır. Hal böyle olunca çocukluk çağım onların sanat koşuşturmacaları ile Mersin'in Güzelyayla'sında geçti. Bir köy okulunda tiyatro sahnesi kuran annem ve babam sayesinde hem küçük yaşlardan itibaren o büyülü sahnenin bir parçası olmuş hem de kalemi elime alma fırsatı  bulmuştum. Ortaokul çağlarımda ise tiyatroyu tam anlamıyla bir çocuk oyununa çevirmiştim. Boş derslerimizde bir kaç arkadaşımı toplar, bir kenara geçer evden aşırdığım tiyatro metinlerini

STAJ

Resim
Tebrikler Cenk  Bey nurtopu gibi bir stajeriniz oldu! Ta-ta ben geldim. Ofisten merhabalar. Ekşi kahveler ile dolu staj günlerime hepiniz hoş geldiniz. Aslında maksadım stajımı özetleyen bir yazı yazmak değildi. Yakın zamanda bir masal bloğu açtıydım, oraya ilk masalımı yazacaktım ama hayat işte. İlham olmayınca zor. E şu an deli gibi Taht Oyunları okuduğumu düşünürsek masal yazamamam da çok normal bence. Neyden ilham alayım yani üstat o kadar güzel anlatmış ki fantastik bir tarihle yoğurduğu dünyanın çirkinliğini, umut aşılayacak yüzün kalmıyor. Neyse canım ne diyordum staj... Yani ne desem bilemedim katiyen hiç bir şey yapmadığım fakat şahsıma münhasır bir masaya sahip olduğum, sabah erken kalkmalı acı kahveli bi şey işte. İlk günüm tam olarak şöyle geçti, ofise geldim masama oturdum ve ofis dedikodularını stokladım. Ee ne demişler Migros size iyi gelecek. Bu arada stajım Migros Doğu Akdeniz ve Güneydoğu bölge direktörlüğünde yatırım departmanında. Her gün yeni bir mağaza açıp ka

Geç Olsun Güç Olmasın

Resim
Nasıl tembel oldum ben böyle. Bilgisayarımda revizyona gitmeme rağmen kıçımı kırıp bir yazı yazamadım. Oysaki neler yazacaktım... YAZAMADIKLARIM: 1- SİYASİ İLİMLER TÜRK DERNEĞİ 14. LİSANSÜSTÜ KONFERANSI 5 Kasım 2016 Söz konusu dernek ve konferans hakkında detaylı bilgiyi  ŞURADAN  alabilirsiniz. Gel gelelim ben bu konferansa niye katıldım? Uluslararası İlişkiler lisans öğrencisi olarak ne koparabilirsem kar diye baktığım bir konferanstı açıkcası. İnanılmaz keyif aldığım bir kaç aksaklık dışında gayet verimli geçen bir organizasyon oldu. Konferans üç oturumda gerçekleşti ben yalnızca iki oturuma katılabildim çünkü ilk iki oturum arasında bir hayli gecikme yaşandığı için programın gerisine düştüler haliyle işimiz gücümüz var biz de o kadar kalamadık affola. Peki neler dikkatimi çekti? 1. Oturumda 7 farklı amfide sunular vardı. En çok dış politika analizi ile ilgilendiğim için Galatasaray Üniversitesinden Prof.Dr. Erkan Büyükakıncı'nın oturum başkanlığını üstlendiği